2 min
BLOG
Op. Dr. Caner Sarıkaya
Omurga, omurilik ve sinirlerin korunduğu karmaşık bir yapıdır. Yaşla birlikte oluşan dejeneratif değişiklikler veya doğuştan gelen bazı yapısal bozukluklar, omurga kanalında daralmaya neden olabilir. Bu duruma spinal stenoz ya da halk arasında bilinen adıyla dar kanal hastalığı denir.
Bu hastalıkta daralan kanal, içinden geçen omurilik ya da sinir köklerine baskı yapar. Baskının yerine göre farklı belirtiler ortaya çıkar. Boyun bölgesinde (servikal) ya da bel bölgesinde (lomber) daralma görülebilir. Belde oluşan daralma, genellikle kalçalara, bacaklara ve ayaklara doğru yayılan ağrılarla kendini belli eder. Hasta yürürken her iki bacakta da uyuşma, karıncalanma veya kuvvetsizlik hissedebilir. Bu durum dinlenince genellikle geçer, tekrar yürüyünce yeniden başlar.
Kanal daralması, ağrının bacaklara vurmasıyla karakterizedir. Bu ağrılar, özellikle uzun süre ayakta kalmak ya da yürümekle artar. Hasta sık sık oturma ihtiyacı hisseder. Hatta bazı hastalar yürürken öne doğru eğilerek rahatladıklarını belirtirler; çünkü bu pozisyon omurilik kanalını bir miktar genişletir ve sinir üzerindeki baskıyı azaltır.
Kanal daralmasının anlaşılabilmesi için, klinik bulgulara dikkatlice bakılır. En sık karşılaşılan belirtiler arasında sırt ve bel ağrısı, bacaklarda uyuşma ve güçsüzlük yer alır. Gelişmiş vakalarda idrar kaçırma, bağırsak kontrolünde bozulma gibi daha ciddi belirtiler de ortaya çıkabilir. Fizik muayene ve öykü alımı sonrası, kesin tanı genellikle bel MR’ı (manyetik rezonans görüntüleme) ile konulur. MR sayesinde kanalın ne kadar daraldığı ve hangi seviyelerde sinir baskısı olduğu net olarak görülebilir.
Dar kanal hastalığı ağrıya neden olur mu sorusu ise sıklıkla merak edilir. Evet, bu hastalık genellikle kronik ağrılara yol açar. Özellikle bel çevresinde, kalçada ve bacaklarda hissedilen bu ağrılar yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Bazı hastalarda sadece ağrı değil, yorgunluk hissi ve kas spazmları da tabloya eşlik edebilir.
Omurga kanalında meydana gelen daralma, sinir yapılarına baskı yaparak ağrı, uyuşma, yürüme güçlüğü ve kas zayıflığı gibi sorunlara yol açar. Bu tablo hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Ancak her dar kanal hastalığı aynı şiddette ilerlemez. Tedavi yaklaşımı da hastalığın evresine, belirtilerin şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterir.
Hafif ve orta düzeydeki olgularda, cerrahi dışı tedavi yöntemleri ön plandadır. Bu kapsamda istirahat, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar, fizik tedavi programları ve omurga çevresi kasları güçlendirmeye yönelik egzersizler uygulanır. Belirli aralıklarla yapılan enjeksiyonlar (epidural steroid gibi) da sinir kökü üzerindeki baskıyı azaltarak geçici rahatlama sağlayabilir. Uygun hastalarda bu yöntemlerle uzun süreli iyileşme sağlanabilir. Bu nedenle her hasta cerrahiye ihtiyaç duymaz; tedavi bireye özgü planlanmalıdır.
Her kanal daralması vakası ameliyat gerektirmez. Özellikle yürüme mesafesi henüz kısalmamış, ancak bel ve bacak bölgesinde kronikleşmiş ağrılar nedeniyle günlük yaşamı olumsuz etkilenen hastalarda, ameliyatsız girişimsel tedavi yöntemleri etkili bir çözüm sunabilir. Bu grup hastalarda en sık tercih edilen yöntemlerden biri kombine radyofrekans (RF) ve transforaminal epidural steroid enjeksiyonudur. Bu iki teknik bir arada uygulandığında, hem sinir kökü çevresindeki ödem ve iltihabi reaksiyon azaltılır, hem de ağrıyı ileten sinir liflerinin hassasiyeti düşürülerek ağrı algısı baskılanır. Böylece hastanın hareket kapasitesi artar, yaşam kalitesi belirgin şekilde iyileşir.
Transforaminal enjeksiyon, sinirin çıktığı foramen adı verilen dar kanaldan doğrudan sinir köküne ulaşarak hedefe yönelik ilaç verilmesini sağlar. Radyofrekans tedavisi ise, ağrı iletiminde rol oynayan küçük sinir dallarının düşük doz ısıyla modülasyonunu içerir. Bu işlemler, floroskopi (canlı röntgen) eşliğinde güvenli bir şekilde gerçekleştirilir ve genellikle lokal anestezi altında yapılır.
Bu tedavilerin omurga kanalının yapısal olarak genişlemesine bir etkisi yoktur. Yani, bu yöntemler daralmanın fiziksel boyutunu ortadan kaldırmaz; fakat sinir üzerindeki baskının neden olduğu ağrı ve irritasyonu önemli ölçüde kontrol altına alabilir. Doğru hasta seçimiyle, cerrahiye gerek kalmadan uzun süreli rahatlama sağlanabilir. Bu nedenle erken dönemde girişimsel tedavilerin değerlendirilmesi, hem cerrahiyi geciktirmek hem de hastanın yaşam kalitesini korumak adına son derece önemlidir.
Bu tedaviler lokal anestezi altında gerçekleştirilir; yani hasta tamamen uyutulmaz, sadece işlem bölgesi uyuşturulur. İşlem sırasında hasta uyanıktır ve genellikle herhangi bir ağrı hissetmez. Görüntüleme eşliğinde (çoğunlukla floroskopi yani canlı röntgen) uygulanan bu yöntem sayesinde, ilaç tam olarak hedeflenen sinir kökü çevresine en hassas biçimde yönlendirilir. Uygulama süresi çoğunlukla 10–15 dakika kadardır.
İşlem sonrasında hastalar kısa bir süre gözlem altında tutulur. Eğer herhangi bir komplikasyon gelişmezse, aynı gün içinde taburcu edilirler. Genellikle 1–2 saatlik dinlenme sürecinin ardından hastalar evlerine dönebilir. İstirahat önerilir, ancak çoğu zaman hastalar günlük aktivitelerine kısa sürede devam edebilirler. Genel anestezi veya uzun süreli yatış gerektirmediği için, hem hasta konforu yüksektir hem de iş gücü kaybı minimuma iner.
Dar Kanal Ameliyatı Riskli midir?
Günümüzde kanal daralması ameliyatları, teknolojik gelişmeler ve mikrocerrahi tekniklerin yaygınlaşması sayesinde çok daha güvenli hale gelmiştir. Modern cerrahi yöntemler, hem ameliyat süresini kısaltmakta hem de dokuya verilen hasarı minimuma indirerek hastanın iyileşme sürecini hızlandırmaktadır. Özellikle minimal invaziv (kapalı) tekniklerle yapılan girişimlerde, 1 cm gibi küçük bir kesiden ameliyat gerçekleştirilir ve hasta çoğu zaman 24 saat içinde taburcu edilir.
Her cerrahi müdahalede olduğu gibi, kanal daralması ameliyatında da bazı riskler bulunmaktadır. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, sinir hasarı, yara iyileşme problemleri veya anesteziye bağlı komplikasyonlar sayılabilir. Ancak bu risklerin görülme ihtimali oldukça düşüktür ve çoğu, önceden alınan önlemler ve ameliyat sonrası dikkatli takip ile yönetilebilir.
Bazı hastalarda, kanal darlığına omurga instabilitesi (dengesizlik) de eşlik ediyorsa, cerrahi sırasında platin (vida ve çubuk) ile sabitleme işlemi gerekebilir. Bu durumda cerrahi biraz daha kapsamlı olur, ancak hastanın uzun vadede yeniden aynı bölgeden problem yaşama riskini azaltır.
İlerlemiş dar kanal hastalığında, artık ağrıyı kontrol altına almak mümkün olmadığında ya da yürüme mesafesi ciddi şekilde azaldığında cerrahi tedavi gündeme gelir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte, dar kanal hastalığına yönelik ameliyatlar artık daha konforlu, daha az travmatik ve daha hızlı iyileşmeyle uygulanabilmektedir. Özellikle üç temel cerrahi yaklaşım ön plana çıkmaktadır:
1. Laminektomi (Klasik Kanal Genişletme Ameliyatı)
Omurga kanalındaki sinirlere baskı yapan yapılar, özellikle kemik ve bağ dokusu, arka kısımdan yapılan cerrahiyle çıkarılır. Bu geniş alanlı cerrahi genellikle ciddi darlığı olan veya çok seviyeli daralma yaşayan hastalarda tercih edilir. Bazı vakalarda bu işlemin ardından, omurgada dengesizlik oluşmasını engellemek amacıyla sabitleyici vida ve çubuk sistemleriyle füzyon (bel kaynaması) da eklenir. Bu yöntem, özellikle ileri yaş grubunda güvenle uygulanabilen, köklü ve etkili bir cerrahi tekniktir.
2.Minimal İnvaziv (Kapalı) Kanal Genişletme
Bu yöntem, dar kanal ameliyatlarında son yıllarda öne çıkan ve hastaların iyileşme sürecini ciddi şekilde hızlandıran modern bir tekniktir. Yaklaşık 1 cm’lik küçük bir kesiden özel mikroteknik aletler yardımıyla omurga kanalına ulaşılır. Sinir üzerine baskı yapan yapı milimetrik olarak çıkarılırken, çevre kas ve dokular büyük ölçüde korunur. Ameliyat sonrası 4. saatte hasta ayağa kalkıp yürüyebilir, çoğu zaman ertesi gün taburcu edilir. Kan kaybı, doku hasarı ve enfeksiyon riski oldukça düşüktür. Günlük hayata hızlı dönüş isteyen, özellikle aktif yaşam süren bireyler için ideal bir seçenektir. Kozmetik açıdan da oldukça avantajlıdır.
Minimal invaziv, yaklaşık 1 cm’lik kesi ile yapılan dar kanal (spinal stenoz) ameliyatı, klasik cerrahi yöntemlere göre birçok avantaja sahiptir. Bu teknikle çevre kas ve dokulara minimum zarar verildiği için ameliyat sonrası ağrı daha az olur, hastaların iyileşme süresi kısalır ve günlük yaşama dönüş çok daha hızlı gerçekleşir. Ayrıca enfeksiyon riski azalır, kan kaybı minimum seviyededir ve hastanede kalış süresi genellikle daha kısadır. Bu yöntem, özellikle ileri yaş grubundaki hastalar için güvenli ve konforlu bir cerrahi seçenek sunar.
Minimal invaziv, yaklaşık 1 cm’lik kesi ile yapılan dar kanal (spinal stenoz) ameliyatı, çevre dokuya minimum zarar verdiği için hastaların hareket kabiliyetini korur ve ameliyat sonrası dönemde hızlı bir şekilde mobilize olmalarına olanak tanır. Bu yöntemle yapılan müdahalelerde kaslar kesilmeden aralanarak ilerlenir, bu da iyileşme sürecini önemli ölçüde kısaltır. Küçük kesi sayesinde enfeksiyon riski belirgin şekilde azalır ve hastanede kalış süresi kısalır.
Omurganın doğal yapısı bozulmadığı için çoğu hastada platin veya vida gibi sabitleyici malzemelere ihtiyaç duyulmaz, bu da hastanın ameliyat sonrası konforunu artırır.
3. Füzyon (vida, platin, enstruman) ile Destekleme
Eğer dar kanal ile birlikte omurgada kayma (spondilolistezis) ya da ileri düzeyde instabilite (kararsızlık) varsa, kanal genişletme işlemine ek olarak füzyon uygulanabilir. Bu yöntemde omurgaya titanyum vidalar ve çubuklar yerleştirilerek omurlar sabitlenir ve kaynama sağlanır. Böylece hem kanal rahatlatılır hem de uzun vadede omurgada yeni bir kaymanın ya da çökmenin önüne geçilir. Genellikle klasik laminektomi ile birlikte planlanan bu yöntem, ileri vakalarda uzun süreli çözüm sunar.
Füzyon (birleştirme) ameliyatları, vida ve platin ile desteklenen dar kanal (spinal stenoz) cerrahileri; omurgada kayma (spondilolistezis), ciddi instabilite, omurga eğriliği (skolyoz) veya tekrar eden dar kanal problemleri olan hastalarda uygulanır. Bu yöntemde, sinir üzerindeki baskı giderilirken aynı zamanda omurganın ilgili segmenti sabitlenerek ileri düzeyde stabilite sağlanır.
Füzyon ameliyatları, özellikle birden fazla seviyede darlık bulunan, omurgasında hareketle artan ağrı yaşayan ya da mikrocerrahiye uygun olmayan anatomik bozukluklara sahip hastalar için tercih edilir. Vida ve platinle yapılan bu işlemler sayesinde omurga bölgesi sağlamlaştırılır, ileride oluşabilecek deformitelerin önüne geçilir ve ağrının tekrarlama riski azaltılır. Ancak bu yöntemlerde iyileşme süresi daha uzun olabilir ve hareket kabiliyetinde kısmi kısıtlanma görülebilir; buna rağmen doğru hasta grubunda uygulandığında uzun vadeli başarılı sonuçlar verir.
Kanal daralması tehlikeli midir?
Kanal daralması, zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmediğinde ciddi sonuçlara yol açabilecek bir durumdur. Sinirler üzerindeki baskı arttıkça bacaklarda uyuşma, güçsüzlük ve yürüme zorluğu gibi belirtiler ilerleyebilir; hatta hastalar kısa mesafelerde bile yürüyemez hale gelebilir. Bu baskı uzun süre devam ederse sinirlerde kalıcı hasar gelişebilir ve bazı hastalarda idrar veya dışkı kontrolü kaybı gibi ciddi nörolojik sorunlar ortaya çıkabilir.
Tedavi seçenekleri arasında cerrahi dışı yöntemler ilk sırada yer alsa da bazı ileri vakalarda ameliyat kaçınılmaz hale gelir. Günümüzde uygulanan mikrocerrahi ve endoskopik tekniklerle riskler minimize edilse de, her cerrahi müdahalede olduğu gibi belli oranda risk taşıdığı unutulmamalıdır. Bu hastalık genellikle bel bölgesinde geliştiğinden, oluşan ağrılar kalçalara, uyluklara ve bacaklara doğru yayılım gösterebilir. Özellikle uzun yürüyüşlerde ya da ayakta kalındığında ortaya çıkan bu ağrılar, yaşam kalitesini belirgin biçimde düşürebilir. Bu nedenle kanal daralması hafife alınmamalı, belirtiler başladığında mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Kanal Daralması Ameliyatında Platin Takılır mı?
Her dar kanal ameliyatında platin (vida ve çubuk sistemi) kullanılmaz. Ancak bazı hastalarda, kanal daralmasının olduğu omurga bölgesinde anormal hareket (instabilite) tespit edilirse, bu durumda platin ile sabitleme gerekebilir. Bu tür vakalar "instabil dar kanal" olarak adlandırılır. Cerrahi sırasında omurga kemiklerinin bir kısmı çıkarıldığından, zaten var olan hareketlilik daha da artabilir. Bu da ameliyat sonrası beklenenden kötü sonuçlara, ağrıya ve omurga dengesizliğine yol açabilir. Bu nedenle, ameliyat öncesinde fleksiyon (öne eğilme) ve ekstensiyon (geriye eğilme) pozisyonlarında lomber grafiler çekilerek, omurlar arasında instabilite olup olmadığı değerlendirilir. Eğer instabilite varsa, cerrahiye stabilizasyon işlemi (platin takılması) da eklenir. Böylece hem sinir baskısı ortadan kaldırılır hem de omurganın mekanik dengesi korunmuş olur.
Belde Kanal Daralması Ameliyatı Kaç Günde İyileşir?
Dar kanal ameliyatlarında iyileşme süresi, uygulanan cerrahi tekniğe göre değişiklik gösterir. Gerek mikrocerrahiyle yapılan platinsiz ameliyatlarda, gerekse instabilite nedeniyle platin takılan stabilizasyon ameliyatlarında, hastalar genellikle ameliyattan sonraki 24 saat içinde taburcu edilir. Ameliyat sonrası ilk 20 gün istirahat önerilir. Ancak masa başı çalışan, ağır iş yapmayan hastalar, genellikle ameliyattan sonraki 15. günden itibaren işlerine dönebilir. Elbette bu süre, hastanın genel sağlık durumu, ameliyatın yaygınlığı ve iyileşme hızına göre bireysel olarak değişebilir. Fizik tedavi ve doktor kontrolleri de iyileşme sürecinin önemli parçalarıdır.
Kanal daralması nelere sebep olur?
Kanal daralması (spinal stenoz), omurilik ve sinirlerin geçtiği omurga kanalının daralmasıyla oluşur ve sinirlerin sıkışmasına yol açar. Bu durum, sinirlerin sağlıklı şekilde çalışmasını engellediği için çeşitli şikayetlere neden olabilir:
Belirgin bel ve/veya boyun ağrısı
Bacaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma hissi
Yürüme mesafesinde azalma (vitrin bakma belirtisi)
Bacaklarda kuvvetsizlik, merdiven çıkarken zorlanma
Denge bozukluğu
İdrar ve büyük tuvalet kontrolünde bozulma (ileri evrede)
Kanal daralması ilerledikçe hastaların yaşam kalitesi ciddi şekilde düşebilir; bu nedenle erken tanı ve uygun tedavi oldukça önemlidir.